Israrlı Takip Nedir?
İngilizce bir kelime olan stalking, Türkçe karşılığı ile ısrarlı takip, tehditkâr biçimde ya da gizlice hareket etmek yürümek, birisine dadanmak, musallat olmak anlamlarına gelmektedir.
Kavram günümüzde, ortaya çıkış zamanında kullanılandan daha farklı bir anlam kazanmıştır. İlk kullanılış zamanlarında Amerika, Avustralya, Kanada ve İngiltere’de magazin gazeteciliğinde kamu oyu tarafından tanınan ünlü kişilerle iletişim kurma gayreti içinde olan takıntılı hayranların idollerini takip etme çabasını ifade etmek üzere kullanılan bu kavram günümüzde, aynı veya birbirinden farklı, ancak sürekli tekrarlanan fiillerle mağdurun takip, tehdit ve taciz edilmesi ve bu suretle süreç içinde yaşanan eylemlerle muhatap üzerinde korku, endişe, huzursuzluk ve paniğe yol açılması halini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu yolla mağdur üzerinde psikolojik bir etki yaratılmaktadır.
Türkçeye ısrarlı takip olarak çevrilen bu kavram, mağdur istemediği halde ona sürekli telefon etmek, mektup göndermek veya Twitter'dan mesaj atmak, facebooktan sürekli takip istekleri göndermek ya da mesaj atmak, Instagram vasıtasıyla sürekli iletişim kurmaya çalışmak, e-mail, sms vb. göndermek veya siber ısrarlı takip gerçekleştirmek, mağduru bir yerde beklemek, takip etmek, gözetlemek, istenmediği halde çiçek, hediye veya herhangi başka bir eşya göndermek, sosyal medya hesapları üzerinden itibar suikasti yapmak, kamuya açık bir yerde veya internet ortamında mağdur hakkında söylentiler yaymak veya bilgi/resim vb. kişisel verilerini paylaşmak gibi davranışlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Suçun maddi unsurunu oluşturan ve çoğaltabileceğimiz bu hareketler aynı zamanda ısrarlı biçimde yapılmalıdır ve ayrıca fiil, fail tarafından kasten gerçekleştirilmelidir.
Israrlı Takip Suç mu?
O halde ısrarlı takip kavramını, fail tarafından, mağdur istemediği halde kendisine veya yakınına yönelik olarak, ısrarlı biçimde, araçla, iletişim vasıtasıyla, sözle, hareketle veya hukuka aykırı başka bir davranışla gerçekleştirilen, hukuken korunan bir hakkın güvenliği bakımından korku duyulmasına neden olan, rahatsız edici veya tehditkar fiiller olarak tanımlayabiliriz.
Israrlı takip faili, herkes olabilirken somut olaylar irdelendiğinde çoğunlukla mağduru tanıyan ve onunla uzun ya da kısa geçmişe dayalı ilişkisi bulunan kimse olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle genellikle fail, mağdurun nişanlısı, eski eşi, sevgilisi, iş veya okul arkadaşı, komşusu, öğrencisi, hastası veya müvekkili olmaktadır. Öte yandan bazen fail mağduru tanımamakla birlikte platonik olarak ona aşık bir kimse de olabilmektedir. Bu bakımdan özellikle suç ile etkin mücadele açısından, fail-mağdur arasındaki ilişkinin niteliği, fiilin suç olarak düzenlenmesi olasılığında, bilhassa suçun nitelikli hallerinin tespiti bakımından, dikkate alınması önem arz edecek hususlardandır.
Israrlı takip fiillerinin yaptırıma bağlanması ile Anayasal ve kanuni anlamda tanınmış birçok hukuki menfaatin (beden bütünlüğü, özel hayatın gizliliği, şerefi vb.) koruma altına alınacağını, bu nedenle korunan hukuki değerin karma nitelik taşıyacağını ifade etmemiz gerekir.
Israrlı Takip Suçunun Cezası
MADDE 123/A-
(1) Israrlı bir şekilde; fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Suçun; a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi, b) Mağdurun okulunu, işyerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi, halinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
Maddeyle, 5237 sayılı Kanuna yeni bir madde eklemek suretiyle, ısrarlı takip olarak nitelendirilen fiiller müstakil bir suç haline getirilmektedir. Böylelikle, mağdurun maddi ve manevi kişiliğine veya vücut bütünlüğüne yönelik daha ağır fiiller ortaya çıkmadan önceki aşamada ısrarlı takip fiillerinin orantılı bir yaptırıma bağlanması amaçlanmaktadır. Düzenlemeyle, özellikle kadına yönelik şiddet içeren suçlar işlenmeden önce ısrarlı takip fiilleriyle etkin mücadele edilmesi ve mağdurların korunması hedeflenmektedir. Israrlı takip suçu, başta Almanya, Avusturya, Fransa, Belçika ve İtalya olmak üzere bazı hukuk sistemlerinde düzenlenmiş olup, bu suçun tanımı ülkeden ülkeye belirgin farklılıklar göstermekte, ilgili ülkenin sosyal ve kültürel yapısı ile suç ve ceza politikası, bu suçun unsurlan ile yaptırımının belirlenmesinde etkili olmaktadır. Teklife göre, bu suçun oluşabilmesi için, ısrarlı bir şekilde fiziken takip etmek ve yine ısrarlı bir şekilde haberleşme ve iletişim araçlanı, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olunması gerekmektedir. Bu takip olgusu, mağdurun fiziki olarak izlenmesi şeklinde gerçekleştirilebileceği gibi haberleşme ve iletişim araçları, bilişim sistemleri veya üçüncü kişileri kullanarak mağdurla temas kurulmaya çalışılması şeklinde de ortaya çıkabilecektir.
Fiziki takibin mutlaka mağdurun peşinden gitmek şeklinde gerçekleşmesi şart değildir. Bunun yanı sıra, failin farklı zaman ve mekanlarda mağdurun karşısına çıkması, onun bulunduğu ortamlarda yanma yaklaşması ve böylece kendisini sürekli olarak mağdura görünür kılmaya çalışması halinde de takip olgusu gerçekleşecektir. Bu kapsamda iş yeri, okul, çarşı, pazar ve benzeri yerlerde sıklıkla mağdurun karşısına çıkılması veya takip edildiğinin hissettirilmesi ya da konutunun önünde, sokağının girişinde beklenmesi gibi fiillerin ölçüsüz biçimde tekrarlanması, fiziki takip olarak kabul edilebilecektir.
Öte yandan, ısrarlı takip fiili, haberleşme ve iletişim araçlarını veya bilişim sistemlerini ya da üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle de gerçekleştirilebilir. Teknolojideki hızlı gelişmeler, haberleşme ve iletişim araçları ve bilişim sistemlerinin çok yoğun ve yaygın kullanımı, bireylerin bu araçlar üzerinden bağlantı kurmasını ve birbirini takibini kolaylaştırmıştır. Ne var ki bu araçlar, ısrarlı takip eylemlerinde de sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle bilişim sistemleri alanında üretilen yeni araçlar, faillerin mağdurla iletişime geçme imkân ve yöntemlerini her geçen gün artırmaktadır. Böylece mektup, faks, kısa mesaj veya e-posta gönderme ya da telefon etmenin yam sıra failler internet üzerinden oluşturulan programlar, uygulamalar ve sosyal mecralar aracılığıyla söz konusu iletişimi kolaylıkla sağlayabilmektedir.
Diğer yandan, ısrarlı takip failleri zaman zaman mağdur ile iletişime geçmek amacıyla üçüncü kişilerden de faydalanmaktadır. Fail mağdurla bizzat iletişim kurmadığı veya kuramadığı hallerde onun yakın çevresindeki kişileri kullanarak mağdura ulaşmaya çalışmaktadır. Hatta fail bazen mağdurun hiç tanımadığı kişileri dahi bu amaçla kullanabilmektedir. Üçüncü kişilerin kullanılmasında fail, bu kişilerin bizzat mağdur ile yüz yüze görüşmelerini sağlayabileceği gibi kendisi yerine bu kişiler tarafından iletişim ve haberleşme araçları veya bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle de mağdurla temas kurulmasını temin etmeye çalışabilecektir.
Suçun oluşması için, maddede belirtilen seçimlik hareketlerin ısrarlı şekilde yapılması gerekmektedir. Israr, bir düşüncede veya davranışta ayak direme, üsteleme anlamına gelen bir sözcük olup, maddede belirtilen hareketlerin tekrarlanarak yapılmasını ifade etmektedir. Israr, fiilin haksızlık içeriği bakımından cezayı gerekli kılacak boyuta erişmesini ifade eden bir ölçüttür. Haksızlık teşkil eden fiilin makul sayılabilecek ölçülerde gerçekleştirilmesi halinde bu suç oluşmayacaktır. Israrın varlığı bakımından mutlaka aynı hareketin müteaddit defalar tekrarlanması şart değildir. Fail maddede belirtilen seçimlik hareketlerden birini ısrarla tekrarlayabileceği gibi farklı seçimlik hareketleri farklı yer ve zamanlarda tekrarlamak suretiyle de ısrar iradesini gösterebilir. Hâkim, ısrar unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğini somut olayın şartları çerçevesinde tespit edecektir. Ayrıca bu suçun oluşabilmesi için ısrarlı takip fiilinin mağdurun üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşturmasına ya da kendisinin veya yalanlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olması gerekir. Bu durum somut olayda hâkim tarafından belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken ısrar fiilinin nicelik ve nitelik itibarıyla mağdur üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşturmasına ya da kendisi veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına elverişli olup olmadığına bakılacaktır.
Diğer yandan, ısrarlı takip fiilinde mağdur bizzat kendi güvenliğinden endişe duyabildiği gibi failin ısrarla tekrarlanan bu davranışlan nedeniyle yakınlarından birinin güvenliğinden de endişe duyabilmektedir. Fail mağdur üzerinde kurmaya çalıştığı baskı nedeniyle kimi zaman mağdurun yakınlarım da hedef alarak hareket etmektedir. Failin, takip ettiği düşüncesini vermek veya kendisiyle görüşmeye ikna etmek amacıyla mağdurun babasının iş yerine ait fotoğraflan çekip mağdura göndermesi buna örnek gösterilebilir.
Ayrıca, ısrarlı takibe konu fiillerin tekrarlanmasına bağlı olarak mağdurun günlük hayatının alışılmış, tekrar eden gereklerini yerine getirmekte zorluk çekmesi nedeniyle olağan yaşamında ciddi değişiklikler yapmak zorunda kalması, bu kapsamda okulunu, işyerini, konutunu değiştirmesi ya da okulunu veya işini bırakması suçun cezayı ağırlaştıran bir hali olarak kabul edilmektedir.
Kanunun 123. maddesinde düzenlenen "kişilerin huzur ve sükûnunu bozma" suçundan farklı olarak, ısrarlı takip suçunda failin "sırf huzur ve sükûnu bozma maksadıyla" hareket etmesi aranmamaktadır.
Israrlı takip suçunun oluşabilmesi için failin kasten hareket etmesi yeterlidir. Failin ısrarlı takip fiilini hangi maksatla gerçekleştirdiğinin suçun oluşması bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Failin mağdurla temas kurma veya kendisini hissettirme çabası, duygusal nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, yine duygusal nedenlere bağlı olarak mağduru korkutmak ya da baskı altına almak amacıyla da gerçekleşebilecektir. Yine ısrarlı takip suçu, zarar suçu olarak düzenlendiğinden, tehlike suçu olarak düzenlenmiş olan 123 üncü maddedeki suçtan ayrılmaktadır.
Israrlı takip suçu, 123. maddede yer alan suçun özel bir şeklini oluşturmaktadır. Böylelikle, bu suçun oluştuğu durumlarda 123. madde uyarınca işlem yapılamayacaktır. Belirtmek gerekir ki, ısrarlı takip suçunun işlenmesi sırasında mağdura yönelik gerçekleştirilen fiillerin başka bir suç oluşturması halinde fail, suç teşkil eden bu fiillerden de cezalandırılabilecektir. Örneğin, ısrarlı takip fiili kapsamında mağdura yönelik gerçekleştirilen hareketlerden bir veya birden fazlasının hakaret veya tehdit suçunu oluşturması durumunda ısrarlı takip suçunun yanı sıra işlenen bu suçlardan dolayı da fail ayrıca cezalandırılabilecektir. Bu suçun faili herkes olabilmekle birlikte çoğunlukla mağdur, daha önceden tamdığı bir kişinin takibine maruz kalmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, suçun çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi ile hakkında uzaklaştırma veya konuta, okula ya da iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi halleri, cezayı ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmektedir. Maddenin üçüncü fıkrasıyla, mukayeseli hukuktaki genel uygulama dikkate alınarak, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdurun şikâyetine bağlı olduğu kabul edilmektedir. Ancak, maddede düzenlenen suç. Teklifle 5271 sayılı Kanunun 253 üncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle uzlaştırma kurumunun kapsamı dışında bırakılmaktadır.
Israrlı Takip Suçu Şikâyete Bağlı mıdır?
Israrlı takip suçunun soruşturulması ve kovuşturulması suç mağdurunun şikâyete bağlıdır (TCK m. 123/A/3).
Israrlı Takip Suçu Uzlaştırmaya Tabi midir?
Israrlı takip suçu uzlaştırmaya tabi bir suç değildir.
Israrlı Takip Suçunda Zamanaşımı Nedir?
Mağdur, şikayet hakkını fail ve fiili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde kullanmalıdır. Suçun dava zamanaşımı süresi ise 8 yıldır. Suçun faili daha sonra öğrenilse bile suçun soruşturulması için en geç 8 yıl içinde şikâyet edilmesi gerekir.
ISRARLI TAKİP İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
T.C.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
E. 1991/2135
K. 1991/2393
T. 24.10.1991DAVA : Dosya içeriğine göre, Arhavi İlçesi çay alım merkezinde eksper olarak çalışan maktul Sebahattin Demirbaş, çay mevsiminde eşi ile birlikte çay toplayıp, bu merkeze teslim eden, evli dört çocuklu ve 1955 doğumlu olan Sanık S.Y'u elde etmeye karar verip, gördüğü her yerde ve evine telefon ederek, rahatsız etmeye başlamış, önceleri "kendisi ile kaçmasını" teklif etmekle yetinirken, "peşini bırakmasını, mutlu bir aile yaşantısı olduğunu" ısrarla söyleyen sanığa " ya benimle kaçarsın, ya da kocanı öldürürüm, genelevine düşsen bile seni oradan alır, kendime eş yaparım bana artık evet demenin zamanı geldi" diyerek sanığı tehdit etmeye başlamıştır. Bir ara, maktulü kardeşlerine dövdürmeyi düşünen sanık, konuyu açıklarsa, kardeşleri veya kocasının maktulü öldürmeye kalkıp, katil olabileceklerini düşünerek bu fikrinden vazgeçmiş, aynı nedenle polise veya Cumhuriyet Savcılığına müracaat da etmemiştir. Ancak, maktulün ısrarlı takipleri ve geceleri cama vurup, kendisini rahatsız etmeye de başlaması nedeniyle ciddi bir korkuya kapılan sanık, mutfaklarının camını kalın havlu ve bezlerle kapatmış, dışardan zorlama ile açılmasın diye camları kalın çivilerle çivilemiş, alışverişe çıkmamaya, kocası Arhavi Çay-Kur Fabrikasında mevsimlik paketleme işçisi olarak çalıştığından ve haftalık olarak vardiye değiştirdiğinden, yatak odasında değil, koridorda çocuklarının yanında yatmaya başlamıştır.
Olay gecesi saat 23 sıralarında, sanığın evine 200 metre mesafede arabasını park eden ve kocasının Borçka ilçesinde olduğunu bilen maktul, sanığın evine gelmiş, oturdukları yerin giriş katında olmasından da yararlanarak önce mutfak camına vurmuş, daha sonra fındık bahçesine bakan yatak odasının camının önüne gelmiştir. Evin bütün lambalarını kapatıp, yatak odasındaki yatağın üzerine oturup, maktulün hareketlerini izlemeye başlayan sanık, maktulün yatak odasının camını itekleyip kırmaya çalıştığını ve elini beline götürdüğünü görünce, ırzına yönelik saldırının kesinlikle başladığı ve maktulün aylardır devam eden tasallutundan başka türlü kurtulamayacağını anlayarak, çocuklarının yattığı yerden aldığı av tüfeği ile bir el ateş ederek maktulü öldürmüştür.
Yukarıda açıklanan olaylarla zinciri içinde, içinde bulunduğu ruhsal durumda göz önünde tutulduğunda, sanığın yasal savunma şartları içinde hareket ettiği, maktul sol gözünden vurulmakla birlikte, 1.5.1991 tarihinde mahallinde yapılan keşifte bilirkişi Celalettin Kocabıyık'ın açıklığa kavuşturduğu gibi "sanığın ateş ettiği pencere, zeminden 93 cm. yükseklikte olup, sağ alt camın kırık ve ateş ettiği anda sanığın ayakta olduğu, maktülün ise eğilerek kafasını bu cama yaklaştırmış vaziyette bulunduğu" da göz önünde tutulduğunda, savunmada aşırılığa kaçılmadığının kabülünde zorunluluk bulunduğu halde, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
T.C.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
E. 1995/1512
K. 1995/2807
T. 12.10.1995
DAVA : Bucak ilçesi Boğazköyü nüfusuna kayıtlı, Mustafa oğlu, Mustafa …, Sincanlı ilçesi Ayvalı köyü nüfusuna kayıtlı Asım oğlu, Yavuz …'yı ve … ilçesi Güvencik köyü nüfusuna kayıtlı Hasan Hüseyin oğlu, Ali …'in paralarını gasp etmek amacıyla kasten öldürmek ve gasp; … ilçesi Yazıcak köyü nüfusuna kayıtlı İbrahim oğlu Mehmet Emin …'yı taammüden öldürmek ve hırsızlık, görevli polis memuru Mustafa oğlu Salih Kaçar'ı görevinden dolayı öldürmek, Antalya ili Varsak kasabası, Şelale mahallesi nüfusuna kayıtlı Ahmet oğlu, Cemal …'u ve … ilçesi Kuyucak köyü nüfusuna kayıtlı Nasuh oğlu, Orhan …'i paralarını gasp etmek maksadıyla öldürmeye tam teşebbüs ve gasp ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından sanık … Merkez Topallı mahallesi, C:093/01, S:36, K:17'de kayıtlı Mehmet Emin oğlu, Necibe'den olma, 10.3.1973 doğumlu, bekar, okuryazar, sabıkalı, tekvandocu, TC uyruklu, İslam olup bu suçlardan 2.4.1993 tarihinden beri tutuklu MURAT … ile … ili, … ilçesi, Nebiler köyü C:./.., S:.., K:… kayıtlı Şaban oğlu, Sevim'den olma, 1.1.1978 doğumlu, bekar, okuryazar, sabıkasız, bayan kuaförü işinde çalışır, TC uyruklu, İslam olup bu suçlardan 2.4.1993 tarihinden beri tutuklu OSMAN YILDIRIM ile … ili .. ilçesi, … köyü C: ../.., S:.., K:.. kayıtlı, Mustafa oğlu F…'den olma, 31.5.1973 doğumlu, bekar, okuryazar, boşta gezer, TC uyruklu, islam olup, mağdur Orhan …'in parasını gasp etmek ve bu amaçla öldürmeye tam teşebbüs suçlarından dolayı 2.4.1993 tarihinden beri tutuklu bulunan TEVFİK … OLAN SANIKLAR HAKKINDA (ANTALYA) 1. Ağır Ceza Mahkemesince 27.12.1994 tarih, 1993/131 esas ve 1994/365 sayılı kararı ile sanık MURAT … 'ın maktul Mustafa'yı öldürmekten, TCK.nun 450/7, 59/1. maddeleri ile müebbet ağır hapis cezasına ve aynı maktulün parasını gasp etmekten TCK.nun 497/1, 59/2. maddeleri ile 12 sene, 6 ay ağır hapis ve 73. madde gereğince gasp suçundan verilen hürriyeti bağlayıcı ceza yerine 8 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecriden müebbet ağır hapis cezasının infazına, mağdur Orhan'ın parasını gasp etmekten TCK.nun 497/2, 59/2. maddeleri ile 16 sene, 8 ay ağır hapis cezasına, maktul Yavuz'u öldürmekten TCK.nun 450/7. maddesine göre idam cezası ile mahkumiyetine ve parasını gasp etmekten TCK.nun 497/1. maddesine göre 15 yıl ağır hapis cezasına, maktul Mehmet Emin'i öldürmekten TCK.nun 450/4. maddesi ile idam cezası ile mahkumiyetine ve aynı maktule yönelik hırsızlık suçundan TCK.nun 491/ilk, 522. maddeleri ile 2 ay hapis cezasına, maktul Ali'yi öldürmekten TCK.nun 450/7. maddesi ile idam cezası ile mahkumiyetine, aynı maktule yönelik gasp suçundan dolayı TCK.nun 497/1. maddesi ile 15 yıl ağır hapis cezasına, mağdur Cemal'e yönelik gasp suçundan TCK.nun 497/1. maddesi ile 15 yıl ağır hapis cezasına, maktul Salih'i öldürmekten TCK.nun 450/11. maddesine göre idam cezası ile mahkumiyetine ve 6136 sayılı kanunun 13/1. maddesi ile 1 sene hapis ve 160.000 Lira ağır para cezasına, ölüm cezaları ile diğer hürriyeti bağlayıcı cezalarının içtiması mümkün olmadığından içtima hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına, sanık Osman Yıldırım 'ın mağdur Orhan'a yönelik gasp suçundan TCK.nun 497/2, 65/3, 55/3, 59/2. maddeleri ile 5 sene , 6 ay 20 gün ağır hapis cezasına, maktul Yavuz'u öldürmekten TCK.nun 450/7, 55/1. maddeleri ile 20 sene ağır hapis cezasına, aynı maktule yönelik gasp suçundan TCK.nun 497/1, 55/3. maddeleri ile 10 sene ağır hapis cezasına, maktul Ali'yi öldürmekten TCK.nun 450/7, 55/1. maddeleri ile 20 sene ağır hapis cezasına, aynı maktule yönelik gasp suçundan TCK.nun 497/1, 55/3. maddeleri ile 10 sene ağır hapis cezası, mağdur Cemal'e yönelik gasp suçundan TCK.nun 497/1, 55/3. maddeleri ile 10 sene ağır hapis cezasına, TCK.nun 71, 77/1. maddelerine göre içtima ile neticeten; 36 sene ağır hapis cezasının tatbikine, sanık Tevfik Can 'ın mağdur Orhan'a yönelik gasp suçundan dolayı TCK.nun 497/2, 59/2.maddeleri ile 16 sene 8 ay ağır hapis cezasına, sanık Murat hakkında TCK.nun 31, 33, 40 ve 43. maddelerinin, sanık Osman hakkında TCK.nun 33, 40. maddesinin, sanık Tevfik hakkında TCK.nun 31, 33 ve 40. maddelerinin tatbikine, emanetteki suç eşyalarının TCK.nun 36. maddesine göre zor alımına (4.567.000 Lira) yargılama giderinin sanıklardan tahsiline karar verilmiş olmakla; karar re'sen temyize tabi olduğu gibi sanıklar ve vekilleri tarafından da temyiz edilmekle dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığının bozma isteyen 23.5.1995 tarih, 1995/21556 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle; incelenip, aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : OLAYIN OLUŞU VE KABULÜ :
1-Sanık Murat'ın 25.2.1993 günü evvelki gasp suçlarından dolayı gıyabi tutuklu olarak arandığı sırada … Kollektif Şirketine ait bir karavanda gizlenirken maktul Mustafa'nın kamyoneti ile gelip park ederek sudan yararlanıp üstünü temizlediğini ve maktulün yalnız olduğunu görerek, parasını gasp etmeyi düşünüp maktule yanaşarak hal hatır sormak suretiyle yakınlık kurduktan sonra 2-3 metre mesafeden arkadan ensesine tabanca ile bir el ateş ederek yere düşürdüğü ve ölmediğini anladığında kafasına taşla vurmak suretiyle öldürdüğü ve parasınıda aldıktan sonra olay yerinden uzaklaşıp gittiği ve böylece maktul Mustafa'yı parasına tamamen öldürerek gasp fiilini gerçekleştirdiği, sanık Murat'ın ikrarı, 26.2.1993 günlü ölü muayene ve otopsi tutanağı, 25.2.1993 günlü görgü ve tesbit tutanağı, 30.3.1993 günlü yer gösterme tutanağı ile tanıklar Celil Yalçın ve Ali Tıraş'ın yeminli anlatımları gibi delillerle anlaşılmış, açıklanan bu duruma göre sanık Murat …'ın maktul Mustafa'yı parasını gasp etmek amacıyla öldürmesinde TCK.nun 450/7, 59/1. maddeleri ile ve maktul Mustafa'nın parasını gasp etme fiilinden dolayı TCK.nun 497/1, 59/2. maddeleri ve içtima sonuçu TCK.nun 73. maddesi uyarınca neticeten müebbet ağır hapsin 8 ay süreli geceli-gündüzlü bir hücrede tecriden infazına dair suçları sabit görülerek uygulamada bir isabetsizlik bulunmamış ve sanık Murat'ın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazı dosya içeriğine göre yerinde görülmediğinden reddedilmiştir.
2-Sanık Murat'ın yanında suç ortağı arkadaşları sanıklar Tevfik .. ve Osman … ile birlikte … … caddesinde akraba ziyaretinden gelmekte olan mağdur Orhan …'e 14.3.1993 günü yolda rastlayıp yalnız olduğundan yararlanarak, aralarında işaretleşmek ve bu işarete göre anlaşma sonucu sanık Murat'ın Osman'a " git ileriye bak, amcamın oğluna söyle taksisini getirsin" diyerek gözcülük yapmasını kastedip hitap etmesiyle sanık Osman'ın da bunu anlayıp daha önceki aralarında kararlaştırdıkları gibi bu nevi anlaşmalara dayalı olarak o anda da gerek işaretleşmek, gerekse bunu teyit edecek biçimde aralarındaki parolayı içeren sözle gasp yapmaya karar vererek Osman'ın gözcülük yapması ile birlikte hareketle anlaşmaları gereği sanık Murat'ın Tevfik'in elinden aldığı tahrayı aniden mağdur Orhan'ın başına vurup, yere yıktıktan sonra tahrayı bu kere Tevfik'e vererek mağdurun hareketsiz hale gelmesini sağlanmasını isteyip, Tevfik'in de mağdurun boyun kısmına bir kez tahra ile vurduğu ve akabinde mağdurun cebinden paralarını aldıkları, bu esnada sanık Osman'ın da yakın bir yerde gözcülük yaparak diğer iki sanığa yardım ve müzaharette bulunduğu, bu suretle sanıkların birlikte gasp fiilini gerçekleştirip olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri parayı aralarında paylaştıkları, sanıkların hazırlık soruşturması sırasında zabıtada ve Cumhuriyet Savcılığındaki oluşa ve maddi delillere uygun ikrarları, mağdur Orhan'ın yargılama aşamalarında samimi ve tutarlı anlatımları, 31.3.1993 günlü teşhis tutanağı, mağdur Orhan'ın bu fiilden dolayı 7 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığına dair 19.3.1993 günlü raporu , sanıkların suç yerini gösterip , olayın seyir tarzını anlattıklarını içeren 30.3.1993 günlü tutanak kapsamı, tanık Hayrullah …'nın oluşu teyit eden yeminli anlatımları ve dosya içeriğine göre anlaşıldığından sanık Murat ve Tevfik haklarında TCK.nun 497/2, 59/2 ve sanık Osman hakkında TCK.nun 497/2, 65/3, 55/3.59/2. maddelerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamış, bu itibarla sanık Murat ile sanık Tevfik vekilinin bir sebebe dayanmayan ve sanık Osman ile vekilinin sübuta, vesaireye yönelen temyiz itirazları dosya içeriğine göre yerinde görülmediğinden reddedilmiştir.
3- Sanıklar Murat … ve Osman …'ın 14.3.1993 günü caddede dolaşırlarken bir taksiyi gasp edip, keza şoförününde parasını almayı kararlaştırdıktan sonra maktul Yavuz …'nın ticari arabasına binerek Ermenek mahallesine gideceklerini söyleyerek, hareketle … mahallesine geldiklerinde maktul şoför Yavuz'a aracı durdurmasını istedikleri ve aracın durması ile hemen yere inen sanık Murat'ın şoförün olduğu tarafa dolaşıp otomobili kendilerine vermesini isteğinde olumsuz cevap alması üzerine, silahını çekerek şoförün başına 3 el ateş ederek onu oracıkta öldürdükten sonra daha önce düşündükleri gibi üzerinden 400.000 Lira parayı alıp, cesedi 7-8 metre ileriye taşıyıp, otların arasına atıp üzerine paspası örtmek suretiyle bırakıp, otomobile binerek olay yerinden uzaklaşıp bilahare bu otomobili Kızılırmak mahallesinde boş bir bina önüne bırakıp terk etmek suretiyle maktulün parasını gasp etmek amacıyla öldürüp, gasp fiilini gerçekleştirdikleri, sanıkların oluşa ve maddi delillere uygun bulunan ikrarları 15.3.1993 günlü ölü muayene ve otopsi tutanağı, olay yeri görgü ve tesbitlerine ilişkin ve tatbikatlı yer gösterme ve zapt etme tutanakları, tanık Mehmet …'ın anlatımları ve dosya içeriği ile anlaşıldığından sanık Murat hakkında TCK.nun 450/7 ve 497/1, sanık Osman hakkında TCK.nun 450/7, 55/1 ve 497/1, 55/3. maddelerinin uygulanmasında ve mahkemenin gösterdiği gerekçelere ve tecelli eden kanaatına göre mahkemenin sanıklar hakkında TCK.nun 59. maddesinin uygulanmaması yönündeki takdirinde bir isabetsizlik bulunmamış ve sanık Murat'ın bir sebebe dayanmayan ve sanık Osman ile vekilinin sübuta, TCK.nun 59.maddesinin uygulanmasının gerektiğine, vesaireye yönelen temyiz itirazları dosya içeriğine göre yerinde görülmediğinden reddedilmiştir.
4-Sanık Murat'ın maktul Mehmet Emin …'yı tatlı imal edip, köylere götürüp sattığını öğrenerek, geliş-gidiş güzergah ve yerlerinide takip edip öldürmeyi tasarlayarak bu kararından vazgeçmeden ısrarlı takibini sürdürmesi sonucu 13.3.1993 günü yine takip ettiği, maktulün Aksu nahiyesine tatlı satmak için gittiğini görerek, takibini sürdürüp adı geçen maktulün ormandan odun topladığını da görerek beklediği yere yakın orman içersinde odun toplamakta olan maktulün arkasına sessizce yaklaşıp, yakın mesafeden tabanca ile bir el ateş ederek öldürdüğü ve hareketsiz kalan maktule karşı hırsını alamayan sanığın oradan bulduğu odun parçasını maktulün anüsüne bir kaç kez soktuktan sonra bilahare ölen maktül Mehmet Emin'in cebinden 500.000 Lira parasını, banka cüzdanını ve kimlik kartını alıp, olay yerinden uzaklaştığı, sanığın aşamalarda değişmeyen ve oluşa uygun bulunan ikrarı 19.3.1993 günlü ölü muayene ve otopsi tutanağı kapsamı, 28.3.1993 günlü olay tutanağı, 30.3.1993 günlü tatbikatlı yer gösterme ve zapt etme tutanağı içeriği, tanık Ahmet Vernez'in yeminli anlatımı ve dosya içeriği ile sübut bulduğu anlaşıldığından, sanığın olaya tekaddüm eden günlerde maktulü öldürmeyi tasarlayarak olay ile öldürme fiilini icra arasında geçen günlerde maktulü ısrarla takip ederek bu süre içinde öldürme kararından vazgeçmeyerek soğukkanlı bir şekilde tertip içine girmesi, sebat ve ısrarla öldürme suçunu taammüden işlediği, sanığın dinlenmesini talep ettiği savunma tanıkları Münevver ve M.Ali …'nin dahi sanığın öldürme kararını tevlit ettiğini öne sürdüğü, maktulün tanık Münevverle ilişkisi olduğuna dair savunmasının doğru olmadığını beyan etmeleri ile mahkemece sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasında ve mahkemenin gösterdiği gerekçelere ve tecelli eden kanaatına göre sanık hakkında TCK.nun 59.maddesinin uygulanmaması yönündeki kanaatında ve eylemlerine uyan TCK.nun 450/4 ve 491/ilk, 522/1. maddelerinin uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediğinden sanığın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazları reddedilmiştir.
5-Yine sanık Murat …'ın 18.3.1993 günü suç ortağı Osmanla bir taksiye binip parasını gasp etmeyi kararlaştırarak birlikte hareketle maktul Ali …'in Kızılırmak mahallesinde ticari taksisine binip "Nebiler köyüne gideceğiz" diyerek hareketle olay yerinden uzaklaşıp, köy yakınında ıssız yere geldiklerinde şoförü durdurup, şoförün taksi ücreti olan 142.000 Lirayı istemesine karşılık sanık Murat'ın o kadar parası olmadığını ve biraz indirim yapmasını söyleyerek şoförün yanına taksiden inip yanaştıktan sonra yakın mesafeden şoförün başına 2 el ateş edip yaraladıktan sonra şoförü taksiden indirdikleri, şoförün ölmemiş olduğunu gören her iki sanığın şoförün başını taşla ezip öldürerek cebinden 450.000 Lira para ve 100 Alman Markı ve ehliyet ve kimliğini alarak oradan uzaklaştıkları, bu suretle gasp amacıyla maktul Ali'yi öldürme ve gasp suçunu işledikleri, sanık Murat'ın aşamalarda değişmeyen ikrarları ve sanık Osman'ın zabıtada avukatı huzurunda alınan ikrarı, 18.3.1993 günlü olay yeri tesbit, ölü muayene ve otopsi tutanağı, yer gösterme tutanağı, ekspertiz raporu, tanıklar Hasan Ali …, Fikret … ve Bayram Ali …'ın oluşu teyit eden anlatımları ve dosya içeriği ile anlaşılarak sübut bulmuş, sanık Murat hakkında TCK.nun 450/7 ve 497/1, sanık Osman hakkında TCK,nun 450/7, 55/1, 497/1, 55/3. maddelerinin uygulanmasında ve mahkemenin gösterdiği gerekçelere ve tecelli eden kanaatına göre sanıklar hakkında TCK.nun 59. maddesinin uygulanmaması yönündeki takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden sanık Murat'ın bir sebebe dayanmayan, sanık Osman ve vekilinin sübuta, TCK.nun 59.maddesinin uygulanmasının gerektiğine, vesaireye yönelen temyiz itirazları dosya içeriğine göre yerinde görülmediğinden reddedilmiştir.
6-Sanık Murat …'ın suç ortağı sanık Osman ile birlikte 22.3.1993 günü bahçe arasında gezindiklerinde bahçede traktörün yanında namaz kılmakta olan müşteki Cemal motoru görüp "çok parası olan bir kişidir" diye düşünerek onu öldürüp, parasını almayı kararlaştırdıkları ve sanık Osman'ın gözcülük ettiği halde, sanık Murat'ın namaz kılmakta olan bu şahsın yanına yaklaşıp, 1,5 metre kadar mesafeden tabanca ile müştekinin başına doğru bir el tabanca ile ateş ederek kurşunun müşteki Cemal'in yüzünü sıyırarak geçmesi sonucu isabet etmediğini görüp, hemen müştekinin yanına yaklaşan sanık Murat'ın bu kere "kıpırdama, ses çıkarma" diyerek "cebinden paraları çıkar" dediği, müşteki Cemal'in cebinden 3.450.000 Lira parasını alarak olay yerinden uzaklaştıkları, olayda müşteki Cemal'in 10 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralandığına dair 12.4.1993 günlü raporu, olay yeri görgü tesbit tutanağı, teşhis tutanağı, yer gösterme tutanağı ile 25.3.1993 günlü ekspertiz raporu, mağdur Cemal'in aşamalardaki değişmeyen tutarlı anlatımları, sanıkların oluşa ve maddi delillere uygun bulunan ikrarları ve dosya içeriği ile sübut bulduğu anlaşılmış, sanıklar Murat ve Osman haklarında bu eylemlerinden dolayı TCK.nun 497/1. maddesinin uygulanmasında ve mahkemenin gösterdiği gerekçelere ve tecelli eden kanaatına göre sanıklar hakkında TCK.nun 59. maddesinin uygulanmaması yönündeki takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden sanık Murat'ın bir sebebe dayanmayan, sanık Osman ve vekilinin sübuta, TCK.nun 59. maddesinin uygulanmasının gerektiğine, vesaireye yönelen temyiz itirazları dosya içeriğine göre yerinde görülmediğinden reddedilmiştir.
7-Sanık Murat'ın faili meçhul olarak gerçekleştirdiği adam öldürme ve gasp fiillerinde, maktullerin cesetlerinden çıkarılan kurşunlar ve olay yerlerinde bulunan boş kovanların elde edilip emniyet görevlilerince delil özelliğine göre muhafaza edilerek, gerekli araştırma yapıldığı, aşamada Cemal Motor'a karşı gerçekleştirdikleri son gasp fiilinde silahı ateşlemesi ile olay yerinde kalan ve görevlilerce Cemal Motor' un şikayeti üzerine tutulan zabıtta belirtildiği gibi, olay yerinde elde edilen boşkovan ve mermi çekirdeğinin bulunup, suçluların listesinde müşteki Cemal tarafından arşivdeki resminden sanık Murat'ın teşhis edilmesi üzerine bu kerre bu boşkovan ve mermi çekirdeğinin diğer faili meçhul cinayet ve gasp fiillerinde elde edilen muhafaza edilmekte olan boşkovan ve mermi çekirdeklerine göre yapılan balistik incelemede raporda belirtilen özellikleri itibariyle aynı tabancadan atılan çekirdekler ve aynı tabancaya ait boşkovanlar olduğunun saptanması üzerine bu kerre sanık Murat'ın cinayetlerin suçlusu olarak arandığı aşamada, 28.3.1993 günü Kızılırmak mahallesi Yunus Emre caddesi 1101 sokak, No:33 sayılı evde bulunduğunun ihbarla tesbit edilmesiyle, emniyet görevlilerinin saat 20.00 sularında sanığı yakalamak için tertibat alarak sanık Murat'ın da evden çıkmasını beklemeye başladıkları sırada sanık Murat'ın evden çıkıp uzaklaşmak istediğini gören görevli polis memuru Salih Kaçar'ın "Dur, polis" diye ihtar etmesine rağmen, sanık Murat'ın kaçmayı sürdürmesi üzerine pek çok cinayet ve gasp fiillerinin sanığı olan Murat'a "Dur" ihtarını yineleyen görevli polis memuru Salih'in sanığın "dur" ihtarına riayet etmediğini görüp, yasa'dan doğan silah kullanma yetkisi gereği polis memuru Salih'in sanığın ayağına ateş etmesine rağmen sanık Murat'ın kaçmayı sağlamak için ihtarlara aldırmadan uzaklaşmak istemesi karşısında bu kerre polis memuru Salih'in sanığın tabancasını çektiğini de görerek ateşlemesine mani olmak ve yakalamak için sanığı kucaklayarak yere düşürdüğü sırada sanık Murat'ın tabancası ile polis memuru Salih'e 3 el ateş ederek göğsünden, sırtından ve kalçasından isabet kaydettirip onu öldürdüğü ve o anda yetişen diğer polis memurlarının gelmesiyle sanığın yakalanıp etkisiz hale getirildiği bu suretle sanığın görevi esnasında ve yaptığı görevinden dolayı polis memuru olan maktulü öldürdüğü ve ruhsatsız tabanca taşımak suçunu işlediği, sanığın ikrarları ile bu oluşu teyit eden 28.3.1993 günlü olay tutanağı, ekspertiz raporu, tatbikatlı yer gösterme tutanağı, maktulün görevli olduğuna dair 28.3.1993 günlü yazı, ölü muayene ve otopsi tutanağı, telefon ihbarı gibi delillerle ve tüm dosya içeriği ile sübut bularak anlaşıldığından, sanığın bu fiillerinden dolayı TCK.nun 450/11 ve 6136 sayılı kanunun 13/1. maddelerinin uygulanmasında ve mahkemenin gösterdiği gerekçelere ve tecelli eden kanaatına göre TCK.nun 59. maddesinin sanık hakkında uygulanmaması yönündeki takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık Murat'ın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazları reddedilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda izah edilen nedenlerle karar yerinde gösterilen gerekçelere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde tecelli eden kanaat ve takdirine ve incelenen dosyaya göre;
1-Antalya ili, Serik ilçesi Nebiler köyü Cilt: 059/01, Sayfa:006, Kütük: 002'de nüfusa kayıtlı, Şaban oğlu, Sevim'den olma, 1.1.1978 doğumlu sanık Osman Yıldırım 'ın;
a-Mağdur Orhan …'e yönelik gasp eyleminden dolayı TCK.nun 497/2, 65/3, 55/3 ve 59/2. maddeleri uyarınca 5 sene 6 ay 20 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına,
b-Maktul Yavuz …'yı parasını gasp etmek amacıyla öldürme ve gasp suçlarından dolayı TCK.nun 450/7, 55/1. maddeleri uyarınca 20 sene ağır hapis ve 497/1, 55/3. maddeleri uyarınca 10 sene ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
c-Maktul Ali …'i parasını gasp etmek maksadıyla öldürmek ve gasp suçlarından dolayı TCK.nun 450/7, 55/1, maddeleri uyarınca 20 sene ağır hapis ve 497/1 ve 55/3. maddeleri uyarınca 10 sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına,
d-Mağdur Cemal …'a yönelik gasp eyleminden dolayı TCK.nun 64. maddesi delaletiyle 497/1, 55/3. maddeleri uyarınca 10 sene ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
e-Cezaların içtimaı ile TCK.nun 71 ve 77/1. maddeleri uyarınca neticeten 36 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 33. maddesinin tatbikine,
2-… ili Serik ilçesi .. köyü Cilt: …/…, Sayfa:.., Kütük:…'de nüfusu kayıtlı Mustafa oğlu, …'den olma 31.5.1973 doğumlu sanık Tevfik …'ın ;
Mağdur Orhan …'e yönelik gasp fiilinden dolayı TCK.nun 497/2. maddesi gereğince 20 sene ağır hapis cezasına, TCK.nun 59/2. maddesi ile suçunu ikrarı nedeniyle neticeten 16 sene 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 31 ve 33. maddelerinin tatbikine,
3- … Merkez Topallı mahallesi Cilt: …/…, Sayfa:36, Kütük…'de nüfusa kayıtlı Mehmet Emin oğlu, Necibe'den olma, 10.3.1973 doğumlu sanık Murat …'ın;
a-Maktul Mustafa …'i parasını gasp etmek maksadıyla öldürmek suçundan dolayı TCK.nun 450/7. maddesi gereğince idam cezası ile mahkumiyetine, suçunu ikrarı nedeniyle TCK.nun 59. maddesi ile cezasının müebbet ağır hapis cezasına çevrilmesine, aynı maktule yönelik gasp fiilinden dolayı TCK.nun 497/1. maddesi gereğince 15 sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, suçunu ikrarı nedeniyle TCK.nun 59. maddesi uyarınca 12 sene 6 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına; TCK.nun 73. maddesi gereğince neticeten müebbet ağır hapis cezası ile 8 ay geceli-gündüzlü hücre cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 31 ve 33. maddelerinin tatbikine,
b-Mağdur Orhan …'e yönelik gasp fiilinden dolayı TCK.nun 497/2. maddesi gereğince 20 sene ağır hapis cezası ile mahkumiyetine, suçu ikrarı nedeniyle TCK.nun 59. maddesi gereğince 16 sene 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 31 ve 33. maddelerinin tatbikine,
c-Maktul Yavuz …'yı parasını gasp etmek maksadıyla öldürme suçundan TCK.nun 450/7. maddesi gereğince İDAM cezası ile cezalandırılmasına, aynı maktule yönelik gasp fiilinden dolayı TCK.nun 497/1. maddesi gereğince 15 sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına,
d-Maktul Mehmet Emin …'yı taammüden öldürme suçundan dolayı TCK.nun 450/4. maddesi uyarınca İDAMINA , aynı maktule yönelik hırsızlık suçundan dolayı TCK.nun 491/ilk maddesi uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 522/1. maddesi uyarınca 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
e-Maktul Ali …'i parasını gasp etmek maksadıyla öldürme suçundan TCK.nun 450/7. maddesi gereğince İDAMINA , aynı maktule yönelik gasp fiilinden dolayı TCK.nun 497/1. maddesi gereğince 15 yıl sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına,
f-Mağdur Cemal …'a yönelik gasp fiilinden dolayı TCK.nun 497/1. maddesi uyarınca 15 sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve TCK.nun 31 ve 33. maddelerinin tatbikine,
g-Maktul polis memuru Salih …'ı görevinden dolayı ve görevi esnasında öldürme suçundan TCK.nun 450/11. maddesi gereğince İDAMINA ,
h-Ruhsatsız tabanca taşıma suçundan dolayı 6136 sayılı kanunun 13/1. maddesi uyarınca 1 sene hapis ve 160.000 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (ANTALYA) Birinci Ağır Ceza Mahkemesinin 27.12.1994 günlü, 1993/131 esas ve 1994/365 karar sayılı hükmünde düzeltme sebebi dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık Murat … ile sanık Tevfik … vekillerinin bir sebebe dayanmayan ve sanık Osman Yıldırım ile vekilinin sübuta, TCK.nun 59. maddesinin tüm suçlarından dolayı uygulanmasının gerektiğine, vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;
A-Sanık Murat … 4 kez idam cezasına ve bunun dışında müebbet ağır hapis ve hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum olmuş suç ve cezaların içtimaını düzenleyen TCK.nun 68-79. maddeleri hükümlerine göre, ölüm cezaları ile diğer hürriyeti bağlayıcı cezaların içtimaı ve bir arada infazı mümkün olmadığından, bu durumda mahkemece sanığın her suçtan dolayı hangi nev'iden ve ne miktarda cezaya mahkum olduğunun belirtilmesi ile yetinilmesi, bu surette ölüm cezası mesela af ile başka bir cezaya çevrildiği takdirde diğer cezalarla birlikte CMUK.nun 405. maddesi hükmüne göre içtima ettirilmesinin sağlanmasına imkan verecek bir karar vermesi gerekirken mahkemece "ölüm cezaları ile diğer hürriyeti bağlayıcı cezaların içtiması mümkün olmadığından içtima hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına" şeklinde bağlayıcı nitelikte karar verilmesi,
B- Suçun birlikte işlendiği göz önüne alınarak hükmolunan yargılama giderinin sanıklardan müteselsilen tahsili yerine, ne şekilde tahsil edilecek olduğunun belirli bir şekilde karar yerinde gösterilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı isede, aleyhe temyiz bulunmadığından bu hususlar bozma nedeni sayılmamış ve anılan hususların CMUK.nun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan, kararda sanık Murat hakkında "içtima hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına" ilişkin bölümün çıkartılması ve "4.567.000 Lira yargılama giderinin sanıklardan müştereken ve mütesaviyen tahsiline" karar verilmek suretiyle tebliğnamedeki düşünceden değişik gerekçeyle re'sen de temyize tabi bulunan hükmün (DÜZELTİLEREK ONANMASINA) , hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkum olan sanıklar Osman … ve Tevfik … haklarında ilam örneğinin mahalli mahkemeye gönderilmesi ve sanık Murat Katrağ hakkında bundan sonraki işlemlerin yapılması için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesine 12.10.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
K. 2019/12913
T. 9.7.2019
• KASTEN ÖLDÜRME ( Katılanla Aralarında Önceye Dayalı Husumet Bulunan Sanığın Trafikte Karşılaştığında Katılanın Aracını Israrla Takip Ederek Öldürmeye Elverişli Mesafeden Ateş Ederek Katılanın Ölümüne Mutlak Gözle Bakılacak Hayati Bölgelerine Oldukça Yakın Olan Koluna İsabet Ettiği - Eylemin Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Kapsamında Bulunduğu )
• FİKRİ İÇTİMA ( Sanık Öldürme Kastıyla Ateş Ettiğinden Atışları Sırasında Katılanın Aracında Meydana Gelen Hasar Nedeniyle TCK'nun 44. Md. Gözetilerek Ağır Cezayı Gerektiren Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçundan Hüküm Kurulacağı )
• ÖLDÜRMEYE ELVERİŞLİ MESAFEDEN ATEŞ ETME ( Katılanın Ölümüne Mutlak Gözle Bakılacak Hayati Bölgelerine Oldukça Yakın Olan Koluna İsabet Ettiği - Eylemin Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Kapsamında Bulunduğunun Gözetileceği )
5237/m.21,35,44,81
ÖZET : Dava, kasten öldürme suçuna ilişkindir. Katılanla aralarında önceye dayalı husumet bulunan sanığın trafikte karşılaştığında katılanın aracını ısrarla takip etmesi, sanığın öldürmeye elverişli mesafeden katılanın ölümüne mutlak gözle bakılacak hayati bölgelerine oldukça yakın olan koluna isabet etmesi, sanığın öldürmeye elverişli mesafeden ateş etmesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın sonuç alma veya eylemini sürdürme konusunda ciddi bir çaba içerisinde olduğu, olayın meydana geliş şekli bir bütün halinde dikkate alındığında, sanığın eyleminin katılana yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında bulunduğu ve sanık öldürme kastıyla ateş ettiğinden, atışları sırasında katılanın aracında meydana gelen hasar nedeniyle, fikri içtima hükümlerini düzenleyen TCK.nun 44. maddesi gözetilerek ağır cezayı gerektiren kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Sanık … hakkında silahla tehdit, yaralama, 6136 Sayılı Kanuna aykırılık ve mala zarar verme suçlarından yapılan yargılama sonunda bu suçlardan mahkumiyetine dair, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince 12/12/2013 gün ve 2013/48 Esas, 2013/575 Karar sayılı hükümlerin sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 16/05/2019 gün ve 2015/2649 Esas, 2019/9192 Sayılı kararıyla;
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit yaralama, 6136 Sayılı Kanuna aykırılık ve mala zarar verme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA karar verilmiştir.
I- ) İTİRAZ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/06/2019 gün ve 1-2014/66681 Sayılı yazısı ile,
İTİRAZ EDİLEN KARAR : Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/05/2019 gün ve 2015/2649 Esas, 2019/9192 Karar sayılı kararı.
İTİRAZ EDEN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
KONUNUN TAKDİMİ : Sanık … hakkında “Kasten öldürmeye teşebbüs etmek, mala zarar vermek, 6136 Sayılı yasaya muhalefet” suçlarından cezalandırılması istemi ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucu, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 12/12/2013 gün ve 2013/48 esas, 2013/575 karar sayılı hükmü ile sanığın:
1- ) Tehdit suçundan; 5237 Sayılı TCK.nun 106/2-a, 62/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası, 53/1-2-3 madde Hak Yoksunluğu, 58 maddesi uyarınca mükerrirlik,
2- ) Kasten yaralama suçundan; 5237 Sayılı TCK.nun 86/2, 86/3-e, 62/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası, 53/1-2-3. madde Hak Yoksunluğu, 58. maddesi uyarınca mükerrirlik,
3- ) Mala zarar verme suçundan; 5237 Sayılı TCK.nun 151/1, 62, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası, 53/1-2-3. madde Hak Yoksunluğu, 58. maddesi uyarınca mükerrirlik,
4- ) Ruhsatsız silah taşıma suçundan; 6136 Sayılı Kanun'un 13/1, 5237 Sayılı TCK.nın 62/1, 63, 52/2 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ve 500 TL adli para cezası, 53/1-2-3 madde hak yoksunluğu, 58.maddesi uyarınca mükerrirlik,
5- ) Birleştirilen dosyada 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçu nedeniyle kamu davasının CMK' nın 223/8. maddesi uyarınca reddine karar verildiği, hükmün yasal süresi içerisinde sanık müdafileri tarafından temyiz edildiği.
Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından 26/01/2015 tarih ve 2014/66681 numaralı tebliğname düzenlenmiştir.
Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda;
16/05/2019 gün ve 2015/2649 Esas, 2019/9192 Karar sayılı ilamla; yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit, yaralama, 6136 Sayılı Kanuna aykırılık ve mala zarar verme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunlarda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, oybirliğiyle karar verilmiştir.
28/05/2019 tarihinde Başsavcılığımıza gelen mezkur karara karşı, sanığın eyleminin kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu gerekçesiyle sanık aleyhine aşağıda belirtilen nedenlerle, itiraz edilmesi gerekmiştir.
İTİRAZ NEDENLERİ : Dosya kapsamına göre, sanığın kasten öldürmeye teşebbüs etme suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada, yerel ağır ceza mahkemesince sanığın eylemlerinin; silahla tehdit, kasten yaralama, mala zarar verme ve 6136 Sayılı Yasa'ya muhalefet suçlarını oluşturduğundan bahisle mahkumiyetine karar vermiştir.
Hükmün sanık müdafisi tarafından temyizi üzerine, Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesince incelenmiş, oybirliği ile temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
Başsavcılığımız ile Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkındaki suç vasfına ilişkindir.
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık …'ın diğer katılan … ile evli olan katılan … ile birlikte yaklaşık 2 yıldır gönül ilişkisi içinde olduğu, katılan … için çok para harcaması nedeniyle olay tarihinden bir hafta önce katılan …'ya "kocanı çağır onu öldüreceğim, 40 milyar verip karısından ayrılsın" şeklinde sözler söylediği, bu nedenle aralarında husumet oluştuğu, olay tarihinde de katılanların araçla seyir halinde oldukları sırada sanığın kullandığı araçla karşılaştıkları, sanığın elini çıkartıp katılan …'a seninle görüşeceğiz işareti yapıp, takip etmeye başladığı, olay mahalline geldiklerinde sanığın katılan …'ın bulunduğu bölgeyi hedef alarak tabanca ile iki el ateş ettiği, yapılan atışlardan birinin Can'ın kolunu sıyırarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu anlaşılmıştır.
TCK.nun 21. maddesine göre kast, “suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir”,
Fail, bir insanı öldürmek için elverişli vasıtalarla doğrudan doğruya icraya başlamış, ancak ölüm meydana gelmemiş, hatta mağdur yaralanmamış dahi olabilir.
Kasten öldürme ile yaralama suçlarını birbirinden ayıran kriterler;
a- ) Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
b- ) Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
c- ) Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti,
d- ) Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
e- ) Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi haller olarak sıralanabilir.
Bir fiilin öldürmeye teşebbüs mü yoksa yaralama mı olduğunu belirlemek için bu kriterlerin hepsinin bir arada olması şart değildir.
Somut olaya gelince:
Katılanların kullandığı ve olay sırasında binmiş oldukları araçta yapılan incelemede, aracın panelvan minibüs olduğu, sol ön kapı camının kırık, sol ön kapı arka kısmında kaportada bir adet giriş - çıkış ve sağ arka kapı ( sürgülü kapı ) iç yüzeyinde isabet izinin olduğu, girişin olmadığı anlaşılmıştır.
Sanık … savunmasında; Katılan … ile yaklaşık 2 yıldır dost hayatı yaşadıklarını, kendisi ile cinsel anlamda da birlikteliklerinin olduğunu, bu süreç içerisinde Selda'nın birçok masrafını dişlerinin yapılmasından kızının okul giderlerine kadar karşıladığını, olaydan 13 gün kadar önce de Kızılcahamam'da bulunan … Otelde bir gece birlikte kaldıklarını, katılan …'in de Selda ile olan bu cinsel birlikteliklerinden haberdar olduğunu düşündüğünü, katılanların oturdukları evin halılarını dahi temizlettiğini, Selda evli olduğu için onunla cinsel anlamda birlikte olurken kendisine eşinin bu işe ne diyeceğini, problem çıkarıp çıkarmayacağını sorduğunu, onun da eşinin karşı çıkmayacağını, daha önce kızının öğretmeni ile de cinsel ilişkiye girdiğini, eşinin bu durumu öğrenmesine rağmen tepki göstermediğini söylediğini, bu şekilde ilişkilerine devam ettiklerini, olay günü araba ile giderken kırmızı ışıkta katılanların içinde bulunduğu araba ile karşılaştığını, katılan …'ın kendisine hitaben küfürler ederek "Eşimin peşinde niçin dolaşıyorsun" dediğini, kendisini uyarmasına rağmen küfürlerine devam ettiğini, bu duruma sinirlendiğini, arabadan inmeksizin araçta bulundurduğu ruhsatsız tabanca ile yaklaşık 1,5 - 2 metre mesafeden katılanların bulunduğu araca ateş ettiğini, aralarındaki mesafe nedeni ile isteseydi rahatlıkla katılan …'ı vurabileceğini, onu vurmak amacı ile hareket etmediğini, amacının korkutmak olduğunu, üzerime atılı suçlamayı bu şekli ile kabul ettiğini beyan etmiştir.
Katılan … ifadesinde; sanık ile yaklaşık 1 yıldır tanıştıklarını, sanığın yalan söylediğini, sanıkla aile ortamında görüştüklerini, yargılama konusu olaydan kısa süre önce sanığın kendisini ve eşini tehdit ettiğini, 40.000 TL alacağı olduğunu söylediğini, bu davranışına anlam veremediğini, kendisinden borç para da almadığını, olay günü İbo O. Caddesi'nde kırmızı ışıkta araç ile dururken sanığın da aracı ile yanlarına geldiğini, onun da kırmızı ışıkta durduğunu, kendisini görünce eli ile tehdit eder gibi işaretler yaptığını, aralarında hiç bir konuşma geçmediğini, birden sanığın bir tabanca çıkarıp iki el kendisine doğru ateş ettiğini, mermilerden birinin direksiyonda bulunan sol kolunu sıyırdığını ve araca saplandığını, diğer merminin ise kendisine temas etmeksizin araca saplandığını, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini beyan etmiştir.
Katılan … ifadesinde; sanıkla hiç bir zaman cinsel anlamda birlikte olmadığını, kendisi ile cinsel birliktelik kurmak için sürekli tehdit ettiğini, olaydan bir süre önce de sanığın, eşinden 40.000 TL borçları olduğunu söyleyerek para istediğini, kendisine borçlarının olmadığını, birlikte yiyip içtikleri için kendilerini borçlu kabul ettiğini, sanık ile aile ortamında bir araya geldikleri ve yiyip içtiklerinin doğru olduğunu, ancak bu harcamaların nezaket gereği yapılan harcamalar olduğunu, olay günü eşi ile birlikte araba ile giderken kırmızı ışıkta durduklarında sanığın da aracı ile yanlarında durduğunu, kendilerine yaklaştığını, 1,5 metre mesafede olduğunu, aralarında bir başka aracın olmadığını, sanığın bir tabanca çıkararak iki kez içinde bulundukları araca doğru ateş ettiğini, aralarında herhangi bir konuşma geçmediğini, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini beyan etmiştir.
Şu hale göre, karayolunda yan-yana giden araçlardan birinden diğerine en az iki kez ateş edildiği, ateş eden sanığın diğer araçta en iki kişi olduğunu gördüğü, yanyana hareket halindeki bir otomobilden yandaki otomobile ateş edilmesi halinde o otomobildeki kişilerin yaralanacağının, öleceğinin mutlak ve kaçınılmaz olduğu, sanığın elverişli silahla, çok yakın mesafeden, öldürücü nahiyelere en az iki defa ateş ettiği, mermilerden birinin mağdur …'in direksiyonda bulunan sol kolunu sıyırdığı, diğer merminin ise sol ön kapı arka kısmında kaportada bir adet giriş - çıkış ve sağ arka kapı ( sürgülü kapı ) iç yüzeyinde isabet ettiği anlaşılmıştır. Sanığın mağdurları takip edip kırmızı ışıkta durdukları sırada ateş edip kaçması, tüm bu haller birlikte değerlendirildiğinde, ateş edilen araçta bulunup yaralanan kişiye karşı olan eylemin yaralama, tesadüfen yaralanmayanlara karşı tehdit suçunu oluşturduğunu kabul etmenin imkansız olduğu, aynı araçtaki kişilere karşı gerçekleştirilen eylemde kastın bölünemeyeceği, sanığın ani gelişen kasıtla her iki mağdura karşı elverişli silahla, elverişli mesafeden en az iki kez ateş ettiği olayda, araçların hareket halinde olması nedeniyle öldürme fiilini tamamlayamadığı, bu nedenle sanığın öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması gerektiği anlaşılmıştır.
5237 Sayılı TCK.nun sistematiğine baktığımızda;
İnsan öldürme suçunun işlenmesini düzenleyen;
81. madde:Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Teşebbüs suçunu düzenleyen;
35. madde:( 1 ) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
( 2 ) Suça teşebbüs hâlinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
Suç niteliğinin belirlenebilmesi, sanığın kastının saptanması ile mümkündür. Esasen failin iç dünyasını ilgilendiren kastının belirlenmesinde, failin dışa yansıyan, olay öncesi, olay sırası ve sonrasındaki davranışları ölçü olarak alınmalıdır.
Tüm bu olgular olaysal olarak değerlendirilip sanığın kastı belirlenmelidir.
Somut olaya bakıldığında; taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmasa da, sanığın kastının belirlenmesinde kastın daha çok dış dünyaya yansıyan eylemler ile ortaya konulmakta olduğu, sanık …'ın suç işlerken kullandığı silahın, ateşli silah olması ve atış sayısı, mermilerin hareket halindeki araçtaki isabet yerleri, mağdurların yollarına devam etmelerine rağmen ısrarlı takip sonrası eylemini sürdürmesi, mağdur …'in direksiyondaki kolundan yaralanması, sanığın sonuç alma veya eylemini sürdürme konusunda ciddi bir çaba içerisinde olması, olayın meydana geliş şekli bir bütün halinde değerlendirildiğinde, sanığın ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşılmıştır.
Sanığın eylemi, 5237 Sayılı TCK'nun 81, 35. maddesindeki kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğundan, hükmün bu sebeple bozulması yerine, aksi görüşle kasten yaralama suçundan onama kararı verilmesi Kanuna aykırıdır.
SONUÇ VE İSTEM: Tüm bu açıklanan gerekçelerle;
1- ) Yüksek Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi'nin 16/05/2019 gün ve 2015/2649 esas, 2019/9192 karar sayılı sanık hakkında temyiz davasının esastan reddiyle onama ilamının, kaldırılmasına,
2- ) Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 12/12/2013 gün ve 2013/48 esas, 2013/575 karar sayılı hükmünün, sanığın kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması yönünde, sanığın ceza miktarı yönünden kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla suç vasfı yönünden bozulmasına karar verilmesi, Yüksek Daireniz aksi kanaatte ise dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, itirazen,
Talebi ile dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, sanık … hakkında silahla tehdit, yaralama ve mala zarar verme suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının onanmasına dair, Dairemizin 16/05/2019 tarih 2015/2649 Esas, 2019/9192 Sayılı kararına ilişkindir.
III- KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 Sayılı Kanun'un 99. maddesiyle eklenen 5271 Sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyurınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 16/05/2019 gün ve 2015/26497 Esas, 2019/91927 Karar sayılı, sanık … hakkında silahla tehdit, yaralama ve mala zarar verme suçları yönünden verilen onama kararlarının bu suçlar yönünden sınırlı olarak KALDIRILMASINA,
Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12/12/2013 gün ve 2013/48 Esas, 2013/575 Karar sayılı hükmün sanık … hakkında silahla tehdit yaralama ve mala zarar verme suçları yönünden yeniden incelenmesi sonucu:
Dairemezin 16/05/2019 gün ve 2015/2649 Esas, 2019/9192 Karar sayılı ilamına silahlı tehdit, mala zarar verme ve yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.06.2019 gün ve KD – 2014 /66681 Sayılı yazısı ile, itiraz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığın diğer katılan …'in eşi katılan … ile gönül ilişkisi içinde olduğu, çok para harcaması nedeniyle olay öncesinde katılan …'ya "kocanı çağır onu öldüreceğim, 40 milyar verip karısından ayrılsın" şeklinde sözler söylediği, taraflar arasında husumet oluştuğu, olay günü de katılanlar araçla seyir halinde iken sanığın kullandığı araçla karşılaştıkları, sanığın eliyle katılan …'a seninle görüşeceğiz işareti yapıp, takip etmeye başladığı, olay yerine geldiklerinde sanığın katılan …'ın bulunduğu bölgeyi hedef alarak tabanca ile iki el ateş ettiği, yapılan atışlardan birinin Can'ın kolunu sıyırarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu, katılanla aralarında önceye dayalı husumet bulunan sanığın trafikte karşılaştığında katılanın aracını ısrarla takip etmesi, sanığın öldürmeye elverişli mesafeden katılanın ölümüne mutlak gözle bakılacak hayati bölgelerine oldukça yakın olan koluna isabet etmesi, sanığın öldürmeye elverişli mesafeden ateş etmesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın sonuç alma veya eylemini sürdürme konusunda ciddi bir çaba içerisinde olduğu, olayın meydana geliş şekli bir bütün halinde dikkate alındığında, sanığın eyleminin katılan …'a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında bulunduğu ve sanık öldürme kastıyla ateş ettiğinden, atışları sırasında katılanın aracında meydana gelen hasar nedeniyle, fikri içtima hükümlerini düzenleyen TCK.nun 44. maddesi gözetilerek ağır cezayı gerektiren kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken karşı temyiz olmadığından sanığın ceza miktarı yönünden kazanılmış hakları saklı tutularak 1412 Sayılı CMUK'un 326/ son maddelerinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
K. 2019/3161
T. 18.6.2019
DAVA : Sanık müdafiinin, ceza miktarı itibariyle yasal şartları taşımayan ve 5271 Sayılı Kanun'un 299. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya re'sen duruşma yoluyla yapar" ibaresi 24.12.2017 tarih 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 100. maddesiyle "uygun görmesi halinde duruşma yoluyla yapabilir" şeklinde değiştirildiğinden, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …'ın resmi nikahlı eşi mağdur …'ı nitelikli öldürmeye teşebbüs suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ilişkin cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, verilen hükümde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, katılan vekilinin suç vasfına, katılan kurum vekilinin üst hadden ceza verilmesi gerektiğine; sanık müdafiinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,
1-) Sanığın mağduru bıçakla, sol göğüs üzerinde 3 adet, sırtta 4 adet, sağ baldırdan 1 adet kesici delici alet yaralaması ile yaralayarak pnömotoraks, hemotoraks ve sağ elde tendon kesisine ve hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı olayda; teşebbüs nedeniyle 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören 5237 Sayılı TCK'nin 35. maddesiyle yapılan uygulama sırasında meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte gözetilerek makul bir ceza belirlenmesi yerine yazılı şekilde 15 yıl hapis cezasına hükmolunması suretiyle eksik ceza tayini,
2-) Oluşa, tüm dosya kapsamı ve mahkemenin kabulüne göre; sanık hakkında süreç içerisinde gelişen davranışları ve evlilikleri süresince mağdura yönelik şiddet içeren hal ve sözleri nedeniyle 6284 Sayılı Kanun kapsamında önleyici tedbirlere hükmedildiği, olay günü ve öncesinde de sanığın mağduru ısrarlı takip ve tehditkar sözlerle rahatsız etmesi sonucu mağdurun sanığa yönelik hakaret içeren sözler sarfetmiş olmasının mağdurdan kaynaklanan ve sanığa yönelen haksız fiil olarak nitelendirilebilecek söz ve davranış olmadığı gibi; mağdurun fiili saldırıya uğraması sonucu sanığa hakaret etmesinin haksız tahrikteki etki tepki dengesini sanık lehine bozmayacağı gözetilmeksizin, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu TCK'nin 29. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekili ve katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 18.06.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ
K. 2019/7560
T. 29.4.2019
DAVA : 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'a muhalefet suçundan sanık …'un anılan Kanun'un 2/son ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 62/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Küçükçekmece (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 29/09/2011 tarihli ve 2011/185 esas, 2011/483 Sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyanın yeniden ele alınarak yapılan yargılama neticesinde sanığın 4320 Sayılı Kanun'un 2/son ve 5237 Sayılı Kanun'un 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Küçükçekmece 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/02/2017 tarihli ve 2016/700 esas, 2017/76 Sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı'nın 19/04/2018 gün ve 2018/3248 Sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ve ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/04/2018 gün ve KYB. 2018/34885 Sayılı ihbarnamesi dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
4320 Sayılı Kanun'un 20/03/2012 tarih ve 28239 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 08/03/2012 tarih ve 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 23. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı, 4320 Sayılı Kanun ile koruma kararına aykırı davrananlar için üç aydan altı aya kadar hapis cezası öngörülmüş iken, 6284 Sayılı Kanun'un 13/1. maddesinde üç günden on güne kadar zorlama hapsinin öngörülmüş olduğu, bu haliyle işlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağına ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamayacağına ilişkin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'un 7. maddesine aykırı olacak şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Suça konu olay tarihinde yürürlükte bulunan, 5636 Sayılı Kanun'la değişik 4320 Sayılı Kanun'un 2. maddesi;
"Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.
Koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikayet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.
Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.
Bu Kanun'un uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.",
20.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 Sayılı Kanun'un "Tedbir kararlarına aykırılık" başlıklı 13. maddesi;
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir." hükümlerini amirdir.
20.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 Sayılı Kanun'un genel gerekçesinde;
"…Aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla hazırlanan ve 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği görüldüğünden kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usulleri kapsayan ve düzenleyen bu Tasarı hazırlanmıştır.
Şiddet eylemlerine maruz kalan kişilere ve aile bireylerine koruma vaat eden bu Tasarının uygulanması aşamasında, şiddet mağdurunun ikinci bir mağduriyet daha yaşamaması adına, temel birtakım ilkelere uyulması zorunluluğu doğmaktadır. Bu bakımdan hizmetin sunulmasında insan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usul izlenmesi, hakkında koruma tedbir kararı verilen kişilere hizmet sunulmasının insan onuruna yaraşır şekilde yerine getirilmesi, hizmetin sunulması ve yürütülmesi sırasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaması, koruyucu tedbir kararı verilmesi ve uygulanması sırasında hakkında koruma tedbiri verilen kişilerin durumları dikkate alınarak özel ihtimam gösterilmesi, kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, vakıf, dernek ve diğer sivil toplum kuruluşları, gönüllü gerçek ve tüzel kişiler ile özel sektörün işbirliği içinde çalışması ve bu konuda toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının sağlanması ve son olarak bu Tasarı kapsamında verilen hizmetin ülke çapında eşit ve dengeli sunulması unsurları hem uluslararası hukuktan hem de Anayasa'dan kaynaklanan bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu Tasarı öncelikle en temel insan hakkı olan yaşam hakkının korunması, kadın cinayetlerinin son bulması amacıyla kurumların şiddetle mücadelenin her aşamasında aktif rol almasını sağlamayı hedeflemektedir. Yine bu Tasarıda Devletin şiddeti önlemesi, şiddete uğrayanı çok yönlü koruması ve şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan kişinin, verilecek koruyucu tedbir kararları ile rehabilite edilmesi amaçlanmıştır…" şeklinde Kanun teklifinin amaçlarından ve şiddete başvuran kişiye dair alınacak tedbirlerden bahsedilmiştir.
Tedbir kararlarına aykırılık ile ilgili olarak düzenlenen madde gerekçesinde ise;
"…Maddeyle, şiddete uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan kişinin daha etkin bir şekilde korunması yönünden hakkında tedbir kararı verilen kişiye, tedbirin ihlali nedeniyle zorlama hapsi verilmesi öngörülmektedir. Zorlama hapsi, diğer bir deyimle tazyik hapsi, bir kişiyi kendisine düşen yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla verilen bir yaptırımdır. 4/12/2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinde disiplin hapsinin tarifi yapılmakta ve bu tanımlamada disiplin hapsinin sadece sonuçlarına değinilmekte olup, tazyik hapsiyle ilgili olarak herhangi bir tanıma Kanunda yer verilmemektedir. Bununla birlikte, doktrin ve uygulamada da olduğu gibi, bir suç karşılığında öngörülen ceza olmayıp yaptırım altına alınmış bir fiil olması dolayısıyla, niteliği ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla, disiplin hapislerinin sonuçları için geçerli olan seçenek yaptırımlara çevrilememe, ön ödeme uygulanamama, tekerrüre esas olmama, şartla salıverilme hükümleri uygulanamama, ertelenememe ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeme hususları, maddeyle öngörülen zorlama hapislerinde de geçerli olacaktır.
Maddede öngörülen düzenlemeye göre, kişi, verilen tedbir kararına aykırı davranması durumunda, fiili suç oluştursa bile, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacaktır. Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi artmaktadır. Maddede, zorlama hapsinin toplam süresinin altı ayı geçemeyeceğine dair hüküm bulunmaktadır. Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilecektir…" şeklinde maddede öngörülen tazyik hapsi tanımını yapmakta, tedbire aykırı davranışın nasıl cezalandırılacağı öngörülmektedir.
Buna göre 6284 Sayılı Kanun'da öngörülen "zorlama hapsi" ile Kanun koyucunun; hem şiddete uğrayanın etkili biçimde korunmasını, hem de bu koruma sırasında devletin koruma araçlarının öneminin şiddet uygulayan kişi tarafından ciddiye alınmasını amaçladığı görülmektedir. Ayrıca tedbir kararlarına aykırılığın her tekrarında, zorlama hapsinin süresinin de artacağının öngörüldüğü, yani yargı organlarının aile içi şiddet uygulayan kişiyi, hafiften ağıra giden zorlama hapis cezalarıyla bu kararlara uygun davranmaya itmekle görevli kıldığı da değerlendirilmektedir.
Uyuşmazlığa konu somut olayda; eşine karşı şiddet uyguladığı için hakkında Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesi'nin 13.10.2010 tarihli, 2010/237 D.İş. sayılı kararıyla 6 ay süreyle birlikte yaşadığı konuta yaklaşmama yönünde tedbir kararı verilen sanığın, henüz bu süre bitmeden 11.03.2011 günü gecesi önce eşini arayıp tehdit etmesi, aynı günün sabahında ise ortak konuta girmesi eyleminin, o tarihte yürürlükte bulunan 4320 Sayılı Kanun'un 2. maddesi, sonradan yürürlüğe giren 6284 Sayılı Kanun'un ise 13. maddesi gereği disiplin hapsi gerektirdiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
5271 Sayılı CMK'nun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesi;
"(1) Bu Kanunun uygulanmasında;…
l-) Disiplin hapsi: Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi,
İfade eder.",
5237 Sayılı TCK'nun "Zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi;
"(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/2 md.) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.
(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir." hükümlerini amirdir.
Sanık hakkında, öncelikle Küçükçekmece (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 29.09.2011 tarihli, 2011/185 E., 2011/483 K. sayılı kararıyla, 4320 Sayılı Kanun'un 2/son maddesi gereği, neticeten verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, 17.11.2011 tarihinde kesinleştiği, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde; 17.09.2012 tarihinde işlediği "hakaret" suçundan dolayı Küçükçekmece 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 18.03.2014 tarihli, 2013/72 E., 2014/584 K. sayılı kararıyla verilen, 1 yıl 2 ay hapis cezasının, Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 20.06.2016 tarihli, 2015/31825 E., 2016/13596 K. sayılı ilamıyla onanmasına karar verildiği, devamla ihbarda bulunulduğu ve bu kez 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09.02.2017 tarihli, 2016/700 E., 2017/76 K. sayılı kararıyla, hükmün üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın ve değişen Kanun maddesiyle lehe hükümler uygulanmaksızın açıklanması üzerine, sanık hakkında verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının kesinleştiği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Küçükçekmece 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09/02/2017 tarihli ve 2016/700 esas, 2017/76 karar sayılı kararının 5271 Sayılı CMK'nin 309/4-d. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yukarıda yazılı bozma nedenine göre; "HÜKÜM" fıkrasının "1-" numaralı maddesinin, "…Sanık hakkında başkaca…" kısmına kadarki ilk üç paragrafının ortadan kaldırılmasıyla, Hükmün;
SONUÇ : "1- Sanığın, 13.11.2011 tarihli tedbir kararına uymamak yönündeki eylemi nedeniyle, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve TCK'nin 7. maddesi gereği lehine olduğu değerlendirilen 6284 Sayılı Kanun'un 13. maddesi gereği 3 gün zorlama (disiplin) hapsi ile cezalandırılmasına," ibaresinin konulmak suretiyle düzeltilmesine ve infazının bu miktar üzerinden yapılmasına, 29.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
K. 2019/6765
T. 11.4.2019
• GÖREVLİ MAHKEME ( 6284 S. Kanun Gereği Verilen Tedbire Aykırılık Halinde Karar Verme Görevinin Aile Mahkemesi Hakimine Ait Olduğu - Eylemin Aynı Zamanda Suç Oluşturması Halinde İse Yargılama Yapma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ya da Ağır Ceza Mahkemesine Ait Olduğu )
• TEHDİT VE HAKARET ( 6284 S. Kanun Gereği Verilen Tedbire Aykırılık Halinde Karar Verme Görevinin Aile Mahkemesi Hakimine Ait Olduğu - Eylemin Aynı Zamanda Suç Oluşturması Halinde İse Yargılama Yapma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ya da Ağır Ceza Mahkemesine Ait Olduğunun Gözetileceği )
• İDDİANAMENİN İADESİ KARARINA İTİRAZ ( Tehdit ve Hakaret - 6284 S. Kanun Gereği Verilen Tedbire Aykırılık Halinde Karar Verme Görevinin Aile Mahkemesi Hakimine Ait Olduğu/Eylemin Aynı Zamanda Suç Oluşturması Halinde İse Yargılama Yapma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ya da Ağır Ceza Mahkemesine Ait Olduğu - İddianamenin İadesi Kararında İsabet Bulunmadığı )
6284/m.2/c,13/1
ÖZET : Dava; tehdit ve hakaret suçlarına ilişkindir. Hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağdur aleyhine tedbir yada tedbirlerin ihlali niteliğinde olan bir eylem gerçekleştirmesi halinde; eylemin suç teşkil etmemesi durumunda, bu eyleme bağlı olarak tedbire aykırılıkla ilgili karar verme görevinin, 6284 Sayılı Kanun'un 2. maddesinin ( c ) bendinde belirtildiği üzere aile mahkemesi hakimine ait olduğu, eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi durumunda ise, ilgilinin hem 6284 Sayılı Kanun uyarınca zorlama hapsine tabi tutulması hem de ceza kanunları uyarınca suçuna uyan cezaya mahkum edilmesi gerektiğinden, tedbire aykırılıkla ilgili karar verme görevinin, 6284 Sayılı Kanun'un 2. maddesinin ( c ) bendinde belirtildiği üzere aile mahkemesi hakimine ait olduğu, suçla ilgili yargılama görevinin ise suç için öngörülen cezaya ve 5235 Sayılı Kanun'a göre asliye ceza mahkemesine yada ağır ceza mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar karşısında; tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda iddianamenin iadesine dair Asliye Ceza Mahkemesi kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararında isabet bulunmamaktadır.
DAVA : Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 Sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 13/02/2019 gün ve 94660652-105-34-14940-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/02/2019 gün ve 2019/19161 Sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, müştekinin boşandığı eşinin kendisini tehdit ettiğinden bahisle şikayetçi olması üzerine, İstanbul 8. Aile Mahkemesi'nin 01/12/2017 tarihli kararı ile 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca şüpheli hakkında, 1 ay süreyle tedbir kararı verilmesini takiben, müştekinin tedbir süresi geçtikten sonra 12/01/2018 tarihinde şüpheli tarafından tehdit edildiği ve kendisine hakaret edildiğinden bahisle şikayetçi olması üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 Sayılı iddianame düzenlendiği, anılan iddianamenin İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesince, 6284 Sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca davaya bakmaya görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesiyle iade edilmiş ise de,
6284 Sayılı Kanun'un 13/1. maddesinde yer alan "Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.'' şeklinde düzenlemenin uyarınca tedbir kararı verme görevinin Aile Mahkemesine ait olduğu, verilen tedbir süresi içerisinde tekrardan suç işlenilmesi halinde ise görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu, ancak somut olayda 1 aylık tedbir süresinin bitimi olan 01/01/2018 tarihinden sonra , 12/01/2018 tarihinde müştekinin tekrardan şikayetçi olduğu, bu kapsamda artık ikinci suça ilişkin olarak davaya bakma görevinin Aile Mahkemelerine ait olmadığı, ikinci şikayete konu tehdit ve hakaret suçlarının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda davaya bakmaya görevli Mahkemenin Asliye Ceza Mahkemesi olduğu gözetilmeden, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I- )Olay:
Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 Sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararının, 6284 Sayılı Kanun'un 13/1. maddesinde yer alan "Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.'' şeklinde düzenlemenin uyarınca tedbir kararı verme görevinin Aile Mahkemesine ait olduğu, verilen tedbir süresi içerisinde tekrardan suç işlenilmesi halinde ise görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu, ancak somut olayda 1 aylık tedbir süresinin bitimi olan 01/01/2018 tarihinden sonra , 12/01/2018 tarihinde müştekinin tekrardan şikayetçi olduğu, bu kapsamda artık ikinci suça ilişkin olarak davaya bakma görevinin Aile Mahkemelerine ait olmadığı, ikinci şikayete konu tehdit ve hakaret suçlarının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda davaya bakmaya görevli Mahkemenin Asliye Ceza Mahkemesi olduğu gözetilmeden, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 Sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Anayasanın 41. maddesinde belirtildiği gibi toplumun temelini aile oluşturmaktadır. Karşılıklı rıza ile oluşan ailenin sağlıklı yapılanması ve yürütülmesi toplumun huzurunu ve devamını doğrudan etkilemektedir. Aile içindeki huzursuzluklar, tartışmalar ve özellikle başta kadınlar olmak üzere kişilere karşı işlenen şiddet olayları, toplumumuzu sarsan boyutlara ulaşmıştır. Bu olaylara daha çok kadınlar ve çocuklar maruz kalmaktadırlar. Malesef kadına yönelik şiddet, en fazla aile içinde yaşanmaktadır. Aile içinde oluşan anlaşmazlıklar, sorunlar ve şiddet öncelikle bunlara tanık olan çocukları etkilemekte, eğitim hayatlarındaki başarılarını düşürmekte ve ileriki yaşantılarında şiddet uygulamaya eğilimli kişiler olarak yetişmektedirler, bu nedenle de şiddet aile içinde kalmamakta, ilerleyen zamanlarda toplumu da etkilemektedir.
Ceza Genel Kurulu'nun 17/04/2018 tarihli ve 2016/14-1448 esas, 2018/177 Sayılı kararında da açıklandığı üzere; dünya genelinde güncelliğini koruyan ve mücadele edilmesi gereken aile içi ve kadına karşı şiddet, insanların temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmesinin yanı sıra toplumsal yaşamı da tehdit eden sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk Devleti olma konusundaki kararlılığını ortaya koyan ülkemizce Anayasamızda gerekli düzenlemeler yapılarak eşitlik ilkesi temelinde gerekli önlemler alınmıştır. Bu kapsamda; Anayasanın herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu hüküm altına alan "Kanun önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesine 22/05/2004 tarihli ve 25469 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5170 Sayılı Kanun ile eklenen ikinci fıkrada; kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiş, 13/05/2010 tarihli ve 27580 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 Sayılı Kanun ile ikinci fıkraya eklenen cümle ile kadın-erkek eşitliğinin sağlanması hususunda alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağı, eklenen üçüncü fıkra ile de çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmacağı hüküm altına alınarak pozitif ayrımcılık ilk defa Anayasa düzeyinde benimsenmiştir.
Öte yandan ailenin, Türk toplumunun temeli olduğunu ve eşler arasındaki eşitliğe dayandığını belirten Anayasanın 41. maddesinin kenar başlığı "Ailenin korunması” şeklinde iken yine 5982 Sayılı Kanun ile "Ailenin korunması ve çocuk hakları" haline getirilip anılan Kanun ile maddeye eklenen üçüncü fıkrada devletin, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacağı öngörülmüştür.
Türkiye'nin ilk imzalayan ve onaylayan ülke konumunda olduğu “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” ( İstanbul Sözleşmesi ) kadına yönelik şiddeti ilk kez açıkça insan hakkı ihlâli olarak tanımlamış ve taraf devletlere uluslararası hukukta kadına karşı ve aile içi şiddet konusunda yükümlülükler getirmiştir. Sözleşme, Türkiye tarafından 11/05/2011 tarihinde çekince konulmaksızın imzalanmış, 29/11/2011 tarihli ve 28127 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ancak, 75. maddesindeki en az sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan on devlet tarafından onaylanma şartı nedeniyle Sözleşme, Türkiye bakımından 01/08/2014 tarihinde yürürlüğe girerek iç hukukumuzun parçası hâline gelmiştir.
Bu Sözleşmenin etkisiyle 14/01/1998 tarihli 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un kadına karşı ve aile içi şiddetle mücadelede yetersiz kaldığı düşünülerek 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” 20/03/2012 tarihli ve 28239 sayılı, bu Kanunun Uygulama Yönetmeliği ise 18/01/2013 tarihli ve 28532 Sayılı Resmi Gazetelerde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'la şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amaçlanmakta ve bunun için alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir.
Anılan Kanun'un "Suçlara İlişkin Saklı Tutulan Hükümler" başlıklı 6. maddesi;
( 1 ) Kişinin silah bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasının suç oluşturması dolayısıyla ya da fiilinin başka bir suç oluşturması nedeniyle;
a- ) Soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestlik tedbirlerine,
b- ) Mahkûmiyet hâlinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirlerine,
ilişkin kanun hükümleri saklıdır." biçimindedir.
Bu kanunda düzenlenen koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının verilmesi ve tebliği 8. maddede, bu kararlara itiraz 9. maddede, tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması 10. maddede ayrıntılarıyla düzenlenmiş, 10. maddenin 5. fıkrasında tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesinin, kararın uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
Tedbir kararlarına aykırılık ise anılan Kanun'un 13. maddesinde;
" ( 1 ) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
( 2 ) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
( 3 ) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
6284 Sayılı Kanun'un tanımlar başlıklı 2. maddesinin ( c ) bendinde hakim tanımının aile mahkemesi hakimini ifade edeceğinin düzenlenmesi karşısında, tedbir kararlarına aykırılık halinde görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.
İncelenen dosyada;
Şikayetçi S. Öncel'in, boşandığı eşi olan şüpheli …'in kendisini tehdit ettiğinden bahisle 01/12/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na müracaat ettiği, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6284 Sayılı Kanun kapsamında aile mahkemesinden tedbir talebinde bulunulduğu, İstanbul 8. Aile Mahkemesi'nin 01/12/2017 tarihli ve 2017/549 Değişik İş sayılı kararıyla; şiddet tehditi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmama tedbirine ve tedbirin 1 ay süreyle uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin atılı suçlamayı kabul etmediği, tarafların uzlaşmadıkları, şikayetçinin, şüphelinin kendisine telefonda hakaret ve tehdit ettiğinden bahisle 12/01/2018 tarihinde şikayette bulunduğu, şikayetçinin, şüphelinin kendisine telefonda hakaret ve tehdit ettiğinden bahisle 19/03/2018 tarihinde de şikayette bulunduğu,
Soruşturma neticesinde şüpheli …'in 106/1-1. cümle ve 125/1. maddeleri gereğince yargılanıp cezalandırılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 Sayılı ve "…Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheli … ile müşteki S. ÖNCEL'in eski eş oldukları, 3 yıldır ayrı yaşadıkları, suç tarihinde şüphelinin müştekinin evine girdiği ve müştekiye hitaben " yüzüne kezzap atacağım , seni öldüreceğim " diye tehdit edip, ayrıca çekmiş olduğu mesajlarla "şerefsiz, nerede s… yapıyorsunuz " hakarette bulunduğu, Ses kayıtları, müşteki iddiasıyla uyumlu tanık beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğinin kabulü gerektiği, Şüpheliye isnat edilen Tehdit ve Hakaret suçlarının uzlaşmaya tabi suçlardan bulunması nedeni ile dosyanın uzlaştırmacıya tevdi edildiği ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığı anlaşılmakla…" şeklindeki iddianamenin düzenlendiği,
İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararıyla "…Dosya içine alınmış olan İstanbul Aile Mahkemesi'nin 2017/549 esas, 2017/550 karar sayılı kararı ile sanığın mağdura karşı tehdit hakaret .. içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına dair tedbir kararı verildiği, müştekinin 12.01.2018 tarihli şikayetinin bu tedbir kararının geçerli olduğu süre içinde işlenen suçtan kaynaklandığı anlaşılmakla, görevli mahkemenin 6234 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 13. maddesi gereğince Aile mahkemesi olduğu…" biçimindeki gerekçeyle iddianamenin iadesine karar verildiği,
Cumhuriyet savcısı tarafından 17/10/2018 tarihinde anılan karara itiraz edildiği,
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla itirazın reddine karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlığın çözümünden önce, 6284 Sayılı Kanun uyarınca hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin, tedbir süresi içerisinde mağdur aleyhine tebdir yada tedbirlerin ihlali niteliğinde olan bir eylem gerçekleştirmesi halinde, eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi durumunda, nasıl bir yol izleneceği belirlenmelidir. Somutlaştırmak gerekirse, hakkında mağdura yaklaşmama ve şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama tedbiri uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağduru darp etmesi veya tehdit etmesi durumunda nasıl hareket edilecektir?
6284 Sayılı Kanun'un "Suçlara İlişkin Saklı Tutulan Hükümler" başlıklı 6. maddesinde kişinin silah bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasının suç oluşturması dolayısıyla ya da fiilinin başka bir suç oluşturması nedeniyle; soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestlik tedbirlerine, mahkûmiyet hâlinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin kanun hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiş, yine aynı Kanun'un 13. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayanın, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu düzenlemeler ve kanunun konuluş amacı ile yukarıda hukuksal değerlendirme kısmında yapılan açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kanun koyucunun, tedbir süresi içerisinde tedbire aykırı eylemde bulunulması ve bu eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde, ilgilinin hem bu kanun uyarınca zorlama hapsine tabi tutulmasını hem de ceza kanunları uyarınca suçuna uyan cezaya mahkum edilmesini amaçladığı sonucuna ulaşılmaktadır. Tedbir süresi içerisindeki eylemin, tedbirin ihlali niteliğinde olduğunun ve sadece zorlama hapsinin uygulanması gerektiğinin kabulü halinde ise, yukarıdaki örneğimize dönecek olursak; hakkında, mağdura yaklaşmama ve şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama tedbiri uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağduru darp etmesi veya tehdit etmesi durumunda, suçların en basit halinin işlendiğinin kabulü durumunda dahi, tedbir kararına aykırı davranan kişinin TCK'nın 86/2. maddesi uyarınca 4 ay hapis yada adli para cezası ve TCK'nın 106/1-2. cümlesi uyarınca 1 ay hapis yada adli para cezası yerine, üç günden on güne kadar zorlama hapsine hükmedilmesi sonucu ortaya çıkacak, bu da kanunun konuluş amacına aykırı olacaktır.
Bu sorunun çözümünden sonra görevli mahkemeye de kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'la adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri düzenlenmiş, adli yargı ilk derece mahkemelerinin, hukuk ve ceza mahkemeleri olduğu, hukuk mahkemelerinin, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleri olduğu, ceza mahkemelerinin asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleri olduğu belirtilmiş ve bu mahkemelerin görevleri düzenlenmiştir. 6284 Sayılı Kanun'un tanımlar başlıklı 2. maddesinin ( c ) bendinde hakim tanımının aile mahkemesi hakimini ifade edeceği belirtilmiştir.
Yukarıda varılan sonuç ve bu düzenlemeler ışığında; hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin tedbir süresi içerisinde mağdur aleyhine tedbir yada tedbirlerin ihlali niteliğinde olan bir eylem gerçekleştirmesi halinde; eylemin suç teşkil etmemesi durumunda, bu eyleme bağlı olarak tedbire aykırılıkla ilgili karar verme görevinin, 6284 Sayılı Kanun'un 2. maddesinin ( c ) bendinde belirtildiği üzere aile mahkemesi hakimine ait olduğu, eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi durumunda ise, ilgilinin hem 6284 Sayılı Kanun uyarınca zorlama hapsine tabi tutulması hem de ceza kanunları uyarınca suçuna uyan cezaya mahkum edilmesi gerektiğinden, tedbire aykırılıkla ilgili karar verme görevinin, 6284 Sayılı Kanun'un 2. maddesinin ( c ) bendinde belirtildiği üzere aile mahkemesi hakimine ait olduğu, suçla ilgili yargılama görevinin ise suç için öngörülen cezaya ve 5235 Sayılı Kanun'a göre asliye ceza mahkemesine yada ağır ceza mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar karşısında; tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/10/2018 tarihli ve 2017/178863 soruşturma, 2018/36301 esas, 2018/25372 Sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/10/2018 tarihli ve 2018/464 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22/10/2018 tarihli ve 2018/1334 Değişik İş sayılı kesinleşen kararının, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
ISRARLI TAKİP İLE İLGİLİ ŞİKÂYET DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ
................ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
MÜŞTEKİ : Ad Soyad (TC Kimlik No)
VEKİLİ : ..................
Adres : ..................
ŞÜPHELİ : Ad Soyad
Adres : ..................
SUÇ : Israrlı Takip Suçu
SUÇ TARİHİ : ..../..../20....
KONU : Yukarıda yazılı şüpheli şahsın müvekkile yönelik işlediği ısrarlı takip suçundan dolayı hakkında soruşturma başlatılarak kamu davasının açılması talepli suç duyurusudur.
AÇIKLAMALAR :
1) Şüpheli şahıs, müvekkile 2021 yılından beri Instagram ve Facebook gibi sosyal mecralar üzerinden sürekli takip ve arkadaşlık istekleri göndermektedir. Müvekkil müşteki isteklerini kabul etmemesine rağmen şahıs cinsel içerikli mesajlar göndermektedir.
2) ..................
3) Müvekkil müşteki şahsına yönelik olarak ısrarlı takip suçu işlenmiştir. Bu nedenlerle şüpheli hakkında soruşturma yürütülmesini talep ederiz.
HUKUKİ SEBEPLER : TCK, CMK ve ilgili her türlü mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER. : Tanık, bilirkişi, telefon kayıtları, sosyal medya içerikleri, sms kayıtları, her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM. : Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; şüpheli hakkında soruşturma başlatılması ve kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Müşteki Vekili
Av. Ad Soyad
İmza